Bu Blogda Ara

31 Aralık 2008

Yılbaşı Üzeri Biraz Dertleşme İsteği

Bu aralar bilmiyorum nedendir, fakat ilham perilerim beni terk edip gitmişler sanki :-( Düşüncelerimi digital ortama aktarabilmekte çok zorlanıyorum, en azından kağıda dökmeye ...

Havalardan bahsetmek istiyorum, bu aralar havalar kapalı, sürekli yağmur yağıyor ve tabi erken de kararıyor, malum-u aliniz olmak üzere mevsim kış ... Soğukluğu derseniz apayrı bir alem.
"Artıkım kabahat havanın mı yoksa benim kendi içimdeki kopan fırtınaların mı, onu hiç ama hiç bilmiyorum. Çünkü geçen yıla kadar her şeye sazan gibi atlıyan bendeniz, en azından bir kocaman yıldır sudan çıkmış balık gibiyim."

Devletin Trenlerinden bahsetsem saatları değişeli beri giderken Samatya İstasyonunda karşı istikametten gelecek olan öteki trenin gelip geçmesini en az dört dakka bekliyor.

Ekonomiden sorsanız Ekomoni zaten tıkırında, işler ayna, bir elinde cımbız öteki elinde ayna, tokmağı davula vur, ayakla da tempo tut, çal çal oyna ...
Her gün başkaca şekillere girip doğayı zorlamanın alemi yok. Çünkü ne yaparsan yap kendine yaparsın, iyiyi de kötüyü de ...
Hafta sonu derseniz en az hafta içi kadar yoğunum, hatta daha da fazlası vardır, eksiği yoktur ...

Gazete almayı zaten iki yıldır bıraktım, ekonomik kriz ve hep birbirlerine benzer haberlerden fazlama bir şey yok :-( Hem zaten sadece kağıt israfı, aynı gün değelendiremedikten sorna ne faydası var?
Bir de hoşlandığım yazarların her biri farklı gazetelerde yazıyorlar :-( Örnek mi?
Nil Karaibrahimgil - Kelebek, Hakkı Yalçın - Takvim, Ayşe Özyılmazel - Günaydın, Aslı Utkan ve Ayşegül Aldinç - Posta, Dilek Önder - Vatan vs.
"Bu arada kısaca bir not: Posta Gazetesi her gün ve her seferinde sayfalarının ve yazarlarının yerlerini her ne hikmetse değiştirir, birisi bu gasteye bu şekilde gazetecilik yapılamıyıcağını bir söylese iyi olur. Biz alıştığımız yazarı alıştığımız sayfada görmek ve her seferinde koyduğumuz yerde bulmak istiyoruz, çok şey mi abaca?"

Günler akıp giderken hayattan aldığım zevk de azalmakta. Zaman o kadar hızlı akıp geçmiş ki sanki dünmüş gibi daha henüz ama aradan gerçekte uzun sayılabilicek bir süre geçmiş :-(
Bunu da ben değil, takvim söylüyor, hani "Her gün yapraklarından en üsttekini koparta koparta bakmışsınız ki bu kalın kitap gibi takvim inceldikçe incelip küçücük bir şey kalmış olan" takvim.

Bu konuya nerden mi girdim?
Çünkü biraz sorna İkibinsekizi de tarihlerin tozlanmaktan ziyade artıkım örümcek bağlamış sergenlerinin bulunduğu odaya yolcu ediyoruz ...
Hani şurda çok değil geçen yıl bu zamanlar gelmesini dört gözle beklediğimiz, üzerlerine maniler yazdığımız, dilekler dilediğimiz, fakat son günlerinde planlarımızın bozulduğu, deliklerimizin büyüdüğü, bunun yanında bazı eksilenlerin de olduğu kadar artanların da bulunabildiği bizim bildiğimiz 2008!

İşte böyle sevgililer, birazcık da olsa içimi dökme ihtiyacı hissettim, umarım sizi de üzmedim ...
Yazımın başında konu yok diye şikayet ediyordum, nerelere dallandık budaklandık?

Bir kaç dakka sorna günle, daha sorna ayla birlikte yıl da değişicek, dilerim bu yeni yıl her birinize eskileri unutturup kötüleri uzaklaştırsın, her yeni gün yeni bir umut demek, içlerinizden umut eksik olmasın, sağlık olmadan hiç birisi olmaz, sağlığınız yerinde, mutluluğunuz bardaklar yetmez sürahilerden o da olmadı damacanalardan taşsın, telefonunuz daima başkaları tarafından aransın, internetiniz şimdikinden dört katı E-Maillerle dolsun, bu mektuplarda da sizi seven arkadaşlarınız sizi sevdiğini yazsın, sakın kışmasınlar, siz de onlara onları seviğinizi yazın tabi, çünkü sevgi paylaştıkça çoğalır.
Yüzlerinizden gülümseme, etrafınzıda arkadaşlar ama hakiki arkadaşlar, yani siz arkanızı döndüğünüzde size kazık atmıyıcak arkadaşlar, kalplerinizden sevgi, işlerinizden ve hayatlarınızdan başarı yanlız bu yıl değil hiç bir zaman eksik olmasın :-)

Yeni Yılınız Kutlu ve Mutlu Olsun
Yeni Yılda Görüşmek Üzere :-)

19 Aralık 2008

Yorumlar

Sevgili okuyucularım,

Öncelikle beni okumak zahmetine katlandığınız için teşekkür ederim :-)

Bugüne kadar yazdığım tüm yazılar sizin her türlü yapıcağınız yoruma açıktır, cevap haklarınızı kullanabilir, hatta birbirinizle tartışabilirsiniz.

Fakat yorumunuzu yapmadan önce yazı hakkında enine boyuna düşünmenizi, olayı her taraftan tartmanızı, ondan sorna yazmanızı tavsiye ederim.

Türkçe yazı kurallarına ve genel ahlaka aykırı yazılan yorumlar siliniceği gibi hataya göre hakkınızda ceza-i müeyyide uygulanıcağını bilginize arz ederim :-)

17 Aralık 2008

Ekomoni Tıkırında

Biliyorsunuz veya bu siteyi takip edenler farkındadırlar ki bir süreden beri kriz vaziyetindeyiz :-(
Günlerimizin yarısı oturmakla geçiyor ...
Boşa geçen bu kadar zamanı alt alta toplasan emin olun şu anki durumumdan çok çok daha iyi olabilirdim :-(

Kısacası elime damacanayı alıp davul gibi çalmaktan vaya dükkanda altı aydır duran flütü öttürmeye çalışmaktan gına geldi :-(
Hoş, ne kadar iyi flüt çalabilirim ya, o da ayrı bir konu, çünkü bizim zamanımızda okulda flüt dersi yoktu şimdikiler gibi :-)
Şimdiki nesil çok daha şanslı bizlerden, en azından müziği müzik gibi öğreniyorlar.
Bizim gibi sadece güftelerden ibaret değil :-(

Keşke birisi de şu çalmayı bana da öğretse, ama nerdeee???

15 Aralık 2008

Tren Saatleri

Uzun zamandır size Devletin Trenleriyle ilgili yazmadığımı bugün kayıtlarımı kontorol ettiğimde fark ettim.
Bu seferki konumuz ne yolda kalma, ne de bekletilme, konumuz trenlerin hareket zamanları ...
Tabi hareket zamanları değişirse muvasalat zamanları da değişir :-)


Bizim trenlerimiz her ne hikmetse yılın bu zamanları hareket ve muvasalat saatleri değiştirilir, fakat bunun nedeni hiç kimse tarafından bilinmez =(((


Tabi bu durumda insanlar yeni saatlere alışırken geçen ekıstıra kayıp zamanı nasıl tahsil ve tazmin edecekler?

13 Aralık 2008

Fenerbahçe - Beşiktaş Meydan Muharebesi

Kadıköy İskelesine Emniönüden gelen vapordan inmişim, buraya kadar her şey normal.
Fakat iskelede bir kaç Fenerbahçeli toplanmış, herhalde dedim maç falan var ...
Sahil tarafından Moda istikametine doğru yürüyücem, derken öteki iskeleye yaklaştığım anda az önce gördüğüm ve asla Fenerbahçe Cumhuriyeti vatandaşı olamıyacak bir takım insanat bir anda slogan atmaya ve beni takibe başladılar ...
Biraz daha gidince baktım ki diğer vaporda da Beşiktaşlılar olmasın mı?
Tabi karşılıklı küfürlerin bini bir para :-()
Bakınız aşşağdaki resim:


Ben biraz kenara çekildim olanları izliyorum tabi :-)
Beşiktaşlılar vaporda, Fenerbahçeliler de rıhtımda karşılıklı küfürleşiyorlar, Beşiktaşlıların ellerinde de bira şişeleri var, benim bulunduğum arka bölümün arkasındaki saksılarda da taşlar ...

Derken Fenerbahçelilerden bir tanesi taşın bir tanesini alıp da vapordakilere doğru atmasın mı?
Sorna üç beş çapulcu da aynı şeyi yapmasın mı?
Ve bu taşlardan yanlız bir tanesi vapordakilerden birine isabet etmesin mi?

Tabi bu arada küfürler de karşılıklı olarak devam ediyor :-)
Ben de içimden olayların muhakemesini yapıyorum, fakat bir baktım ki yanlız değilim, başkaları da bu komediyle karışık meydan savaşını izliyor ... Vaporun da hareketine bir iki dakka kadar kalmış ...

Derken rıhtımdakiler iskeleye hücum ediyorlar, vapora binicek, sorna da ........

Galiba da iskele güvenlik görevlileri de onları engellemeye muvaffak oldu, çünkü bunlar geri geldiler. Fakat on saniye bile geçmeden emniyet kuvveti bir motorsikleti aralarına sürdüğü gibi bu kendıne Fenerbahçeli süsü vermiş olan çapulcu insanatı çil yavrusu gibi dağıttı, tabi bu arada vapor da normal hareket saatından bir dakka kadar erken kalktı, iskelede kalanlar da feryat figan ediyor.

Ben de sorna iskelenin öteki tarafında Adadan gelen vaporu karşıladım ki aslinda yaz kış her gün çalışan seferdir, fakat bu yıl nedense onbaş dakka erkene alındı :-(



Bakalım biz ne zaman Adaya ayak basacaz, Ada'mı çok özledim çünkü ...
Sadece adayı mı? Değil tabi :-)
Arkadaşları, denizi, güneşi, yürüyüşü, daha neler de var kimbilir? Keşke imkanım elverse de ben de Adalı olabilsem ..........

25 Kasım 2008

Galata Eskelesi

Şimdi geçenlerdeki fırtınada biliyorsunuz iskele batmıştı, okuyanlar hatırlar :-)
Eskiden mevcud eskelenin yerinde şuan bir duba eskelecik -ki iskeleden başka her şeye benziyor- konuldu :-) Kara kısmına da prefabriked bir bekleme salonu :-) Yazın ısıtıcak kışın da üşütücek ...

Bilirsiniz bizim millete fırtına felaket hasret sökmez, yetmez bu lodos, şiddeti de bir hoş, şevkati derseniz daha da bir hoş :-)

Lodosa ne mi oldu, dindi, şimdilerde hava güllük gülistanlık, mis gibi bir ilkbahar havası var, ne giyiceğimizi şaşırdık :-)
Sonumuz hayır ola evet olmıya :-))

20 Kasım 2008

Lodos

Bizim İstanbul'un lodoslu havaları çok süperdir. Hem lodos sıcak da getirir, eserken insanın içine öyle bir işler ki bu sıcaklık, eğer rüzgarın hızı fazla değilse tadı damaklarınızda kalır, kolay kolay da gitmez ...
Fakat şiddeti fazlalaşırsa pılınızı pırtınızı toplayıp bir an önce kapalı kışlık bir mekana kaçmak istiyebilirsiniz.

Bizim İstanbul'daki vaporlar oldum olası lodos rüzgarını sevmezler. Çünkü öyle bir havada -eğer çalışıyorsa- bir vapora binerseniz ne ciğer kalır ne de bağırsak hatta mide :-(
O kuvvetli dalgalarda vapor ilerliyecek bir parçacık bile deniz bulamaz, onun için eğer hava lodos eserse Ada ve Kadıköy hatlarına vapor çalışmaz ...

Lakin bu seferki lodos o kadar şiddetliydi ki bu şiddet ve celale dayanamıyan Galata Eskelesi'nin dubaları su aldı. Tabi bu durumda su alan duba ne olur? Batar tabi ...
Dubalar batınca iskele de denizin dibini boyladı.
Seferler mi? Eminönü iskelesinden devam etmekte mecburen :-)

21 Eylül 2008

Altın Sonbahar

Çoğunlukla hüzün verir sonbahar. Sarı yapraklar dökülür ağaçlardan. Artık kışa hazırlık dönemi gelmiş, havalar serinlemeye ve erken kararmaya başlamıştır. Insanın içine bir hüzün çöker artık kısalan günlerde. Nasıl çökmesin ki? Sıcak yaz günleri geride kalmış, yerine soğuk rüzgar gelmiş, tatil bitmiş, yazlıklar boşalmıştır.

Ama Sonbaharın sevindiren tarafları da yok değildir tabii, her mevsimin olduğu gibi. Okullar açılmış, arkadaşlara kavuşulmuş ve hareketli olma zamanı gelmiştir.

Sonbaharın güzelliğini karşılamak için Altın Sonbahar (Vosgi Ashun) Günü adlı bir gün vardır.

Her ne kadar yeni yeni kültürümüzde yer almaya başlasa da, Vosgi Aşun'da, sonbaharın güzelliklerini ortaya çıkarmak ve Kış Baba'ya merhaba demek için, her yılın bu zamanlarında, pek ayak altı olmayan, yani sık ziyaret edilmeyen bir yerde tüm gençliğin toplanıp Sıcak Şarap, Sucuk Ekmek ve Kızarmış Kestanenin Müziğe karıştığı bir ortamda bol bol eğlenmesidir.

19 Temmuz 2008

World Fenerbahçe Day

!!! Büyük Fenerbahçemiz 101 Yaşında !!!
(İnşallah 1001'i de görürüz)
Kutsal Gün & Kutsal Saat


Bir kulüp düşünün ki önce cumhuriyet sıfatını almış, sevgisinin adı konulamamış, büyüklüğü asla tartışılamıyacak, taraftarları dünyanın her tarafında bulunan, sayı bakımından toplarsak Amerika Birleşik Devletlerinin toplam nüfusu kadar çok olan, fakat tüm bunlara rağmen tarihin kendini bildiği günden beri her fırsatta önü kesilmeye çalışılan bir başka kulüp yoktur.

Evet, bu dünyada bir çok büyük kulüp vardır, fakat hepsinin toplamı bir FENERBAHÇE etmez.
Fenerbahçenin büyüklüğü ne şampiyonluk ne de kupa büyüklüğüdür, bu öyle bir büyüklüktür ki adı asla konulamaz.

Hem bir şey daha var, hani "Herkes Bir Gün Fenerbahçeli Olacak" diyorlar ya, biz ona da karşıyız, nedenine gelince:
Herkes bir gün Fenerbahçeli olmasın, o ayrıcalık biz Fenerbahçelilerde kalsın, çünkü yaratılış kanunu gereğince sonradan Fenerbahçeli olunmaz, baştan Fenerbahçeli doğulur.
Hem herkesin unuttuğu bir gerçek daha var, tüm çocuklar Fenerbahçeli doğarlar, sonradan diğer takımlara dağıtılırlar.

Bu vesile ile Dünya Fenerbahçeliler Günü tüm BÜYÜK FENERBAHÇELİLERE kutlu olsun.


Sen bir nefes aldığım her an
Sen bir özlem içinde hep buram buram
Kimse anlamaz bende aşkını
Sen bir çocuk gülen yerinde durmayan
Aşkınla coşkunla sen çok yaşa
Yükseliyor bayrağın arşa
Aşkınla coşkunla sen çok yaşa
Yazdık büyük ismini dağa taşa
Yüz yıl önce doğdu şanlı efsane
Yüz yaşında mutlu ol Fenerbahçe
Kalbim senin, seninle çarpıyor
Bir tek seninle gülüp seninle ağlıyor
Sen gönlümün eşsiz aşkısın
Her yerde her zaman yanıp parıldıyor
Aşkınla coşkunla sen çok yaşa
Yükseliyor bayrağın arşa
Aşkınla coşkunla sen çok yaşa
Yazdık büyük ismini dağa taşa
Yüz yıl önce doğdu şanlı efsane
Yüz yaşında mutlu ol Fenerbahçe
--------------------------
Güfte : Kıraç
Beste : Kıraç
Yıl : 2007
--------------------------

03 Temmuz 2008

Sevgi Kalmadı Menfaat Verelim

Hayat bazen bize o kadar kötü davranır ki biz bile şaşırırız.
Mesela bir plan kurarız, fakat çeşitli aksilikler bizim bu planı gerçekleştirmemize engel olur. Bir de bakmışsın ki onu yapabilicek yaşı da geçmişiz. Omuzlar daha da bir ağırlaşmış çeşitli sorumluluklarla.
Ondan sonra da pişmanlık dalgası bizi sarıp sarmalar bir sevgili gibi. Fakat işin tuhaf tarafı sevgili de yoktur gerçek anlamda tabi. Çünkü artık anladım ki sevgi bile menfaat karşısında suskun kalmış ne yazık ki :-(
Günümüzde sevgililik kurumunun sadece bedava mesaj hakkı için sürdürüldüğünü biliyor muydunuz?

30 Haziran 2008

Aksakal Da Gitti

Aslinda Çarşı çevresini pek yazmam, fakat bu seferki biraz içimi burkan bir ayrılık. Çünkü bizim çevrenin en sevilen simaların bulunduğu "Aksakal Börek, Poğaça, Açma ve Tatlıcısı" malesef bugün bulundukları yerlerinden taşındılar ne yazıkki :-(
Yani artık sabahları o güsel poğaçaları ve kıymalı pizzaları biraz zor yiyebilicez, çünkü koskocaman Kapalıçarşıda onlar kadar güzel yapabilen ikinci bir dükkan malesef ne yazıkki yok.
Sevgili Ali ve Ekrem Abiler, ilk günden özlendiniz daha şimdiden. İnşallah yeni hayatlarınız başarılı ve sağlıklı geçer. Haklarınızda hayırlı olmasını dilerim.
----
Günün Şarkısı
----

Ayrılık
----

Fikrimden geceler yatabilmirem
Bu fikri başımdan atabilmirem
Neyleyim ki sene çatabilmirem

Ayrılık ayrılık aman ayrılık
Her bir dertten ala yaman ayrılık

Uzundur hicrinle kara geceler
Bilmirem men kendim hara geceler
Bir oktur kalbime yara geceler

Ayrılık ayrılık aman ayrılık
Her bir dertten ala yaman ayrılık

(Azeri Türkü)

28 Nisan 2008

Pazartesi, Fesi Giydik Ama

Dün akşam malesef derbiyi, bunun yanında da şampiyonluğu kaybettik, hepinizin malumu, öncelikle başımız sağ olsun :-(
Artık dükkanda çekeceğim işkenceyi düşünürken bir sürprüz oldu bugün, sizce ne olabilir? Az sorna ....
Dilerim hiç bir Fenerbahçeli bir fanatik Galatasaraylı tarafından taciz, işkence, kızdırma gibi olaylara maruz bırakılmaz. En kötüsü de patronu tarafından sabahtan akşama kadar GSTV izlemek zorunda bırakılması ...
Onlar fakir fukara ve antrenörsüzlük edebiyatıyla basını da arkalarına alarak (İnokta basın bunu da yazın) varsın şampiyon falan olsunlar, Evropaya falan da gitsinler, nasıl olsa her yıl gerisin geriye dönüyorlar. Hem kupa dediğin nedir ki, alt tarafı bir teneke parçası, bunun için birbirimizi kırmaya gerek var mı?
Sürprüze gelince, dükkanda yanlızdım bugün, başımı şişiren birileri olmadı.
Sevinebilirsiniz, izin var :-)

27 Nisan 2008

Gavurun Azdığı Pazarlar

Klasik bir pazar değil bugün, çünkü gavurlar azmadılar bu kez. Onların yerlerine gavur karşıtları azdılar, çünkü gavurlar çoktular bu kez.
Kötü bir espri miydi? Kabul, ama durumu görseydiniz siz de aynı veya benzer konuyu konuşurdunuz.
Akşamleyin bir müsabaka vardı ki evlere şenlik :-(
Bu kez onların bize karşı şansları tutucağı tuttu. Kısaca mağlup olduk ve kocaman şampiyonluk da malesef onlara gitti.
Ne yapabilirim hayırlı uğurlu olsun ve güle güle kullanın demekten başka, çünkü koskoca (!) galatasaray bu saatten sonra bırakır mı sana şampiyonluğu?
Sen eline ayağına kadar gelen fırsatı tepersen olucak olan budur işte.

26 Nisan 2008

Mahallenin Yenisi

Bugün hayatımdaki kimbilir kaçıncı cumartesi, ama her bir tanesinin ayrı bir anlamı mutlaka vardır.
Benim için bugünün anlamı uzun zaman sonra bir parçacık da olsa bir tembellik fırsatı, çünkü tüm yoğunluklarım bitti.
Kısacası, Yaşasın Tembellik :-)
Hava derseniz bugün iyiden iyiye soğudu, kış geri mi geldi nedir?
Ama böyle birden bire de olmaz ki, bir gün sıcak ertesi günü soğuk, sonraki gün yine sıcak!
Ne giyeceğimizi şaşırdık, çünkü hasta olmak istemiyoruz.
Ey Tabiat Ana, nereye gidiyor bu Dünyanın sonu?
Şimdi nerden buldun demeyin bu başlığı, çünkü uzun zamandır hatasız çalışan bizim devletin banliyö trenlerinden 17:30'da kalkanı bu akşam getirirken Yenimahalle İstasyonunda sanırım sebepsiz olmalı, en az onbeş dakika kadar boş yere bekledi.
Makinist olsun diğer görevliler olsun nedense açıklama yapma gereğini bile duymadılar, zaten beklemiyordum ya neyse işte.
Hayırlısıyla tehirler başladı, inşallah tez zamanda düzelirler.
Biz 81'den kaçtık trene güvendik, trenin bize yaptıklarına bak!
Tren olmasa da olmuyor, hem kaç zaman sorna ilk kez oldu, bakarsınız düzelirler ilerde.
Uzun zaman sonra ilk kez bir cumartesi akşamı bir parçacık da olsa erken yatacam, inşallah iyi bir uyku çekerim.
Yarın bir de büyük derbi var, bakalım hangi şanslı arkadaşım benim hışmıma uğruyacak?

27 Şubat 2008

İlk Temsil

İşte nihayet beklenen gün geldi çattı, hani şu her gün tempomuza eklenen provaların semeresini toplıyıcağımız zaman şimdi.
Ben kendim şahsen uykusuzum, ama son derece heyecanlıyım, bu heyecanım da ilk kez arkadaşlarıma katıldığım günden hiç bir farkı yok.
Bir başka heyecan da karşılaşma heyecanı, çünkü Federasyon Kupasında büyük derbi, Galatasaray - Fenerbahçe eşleşmişler, Saraçoğlundaki ilk karşılaşma 0 - 0 berabere bitmiş, sıra tekrar maçında, o da gitti geldi bizim tiyatromuzun ilk gününe denk geldi.
Fakat ne yazık ki son dakkada Ümit'ten yediğimiz golle 2 - 1 mağlup olarak elenmişiz.
Bunun dışında ilk temsilimiz harika geçti, korkum yersizmiş.
Bu olaya tüm arkadaşlarımın ve sevgili Ali İhsan hocamızın insanüstü gayretini, bunlara ek olarak da sevgili Filiz yengemizin bir provamızda tonlama ve sahne duruşu konusunda yardımlarını da göz ardı etmemek lazım.

26 Şubat 2008

Gece Provası

Hayatta her şeyi gördük, bir tek bunu görmemiştik bunu da görünce her şeyimiz tamam oldu. Zaten stres dizboyu, nerdeyse boğazımızdan yukarda, gündüz işlerimiz, akşam prova, zaman kısıtlı, yarın oyunumuz var daha sahne görmemişiz, aksesuarlarımız da eksik ....
Biz de gündüz işten sorunumuz olduğu için genel provamızı uykularımızdan feragat edip gece yarısı yapmaya karar verdik.
Uyku duvarlarımız bir şekilde delindi tabi, çünkü normalde provalarımızın bittiği saat olan gece 2:00 gibi başladık, bittiğinde sabah olmak üzereydi. Gel de ertesi günü dükkanda verim ver şimdi, üstelik akşama da seyirci karşısına çıkıcaksın.
Ama bu işi alnımızın akıyla başardık, sıra temsillerde :-)

14 Şubat 2008

Sevgililer Günü 14 Şubat

Sizler bilir misiniz yanlızlar için bu günü yaşamak çok zordur diye? Aynı benim gibi, çünkü ben de yalnızım.
Buradan şunu da açıklamam lâzım size:
"Hayatımda hiç bir zaman bir sevgilim olmadığı gibi bundan sonra da olacağını hiç sanmıyorum, bu yüzden de bu gün benim için hiç ama hiç bir anlam ifade etmiyor."
Bu da böyle biline, artıkım dedikodumu yapıp durmayın yeter.
----
Günün Şarkısı
----
Aşk Kırıntıları
----
Yaklaştırsana yavaş yavaş kendini bana
Al içine tekrar derinine sakla kat kasırgana
Yalan söyleme bak gözlerime bitmiş olamaz
Yokla ceplerimi aşk kırıntıları kalmış olmalı biraz
-
Aşk kırıntısıyla doymaktansa
Tek başıma aç kalırım bu hayatta
Paylaşacak bir şey artık yoksa
Bir erkekle bir kadın arasında
-
Yürürüm ipte ağım yokken hem de kopkoyu içim
İnan çok çalıştım bu kâlpsiz dünyayı sevebilmek için
Neyim var ki senden başka hadi son bir kez
Ceplerimi yokla aşk kırıntıları kalmış olmalı biraz
-
Aşk kırıntısıyla doymaktansa
Tek başıma aç kalırım bu hayatta
Paylaşacak bir şey artık yoksa
Bir erkekle bir kadın arasında
----
Teoman
----