Baştan söyleyeyim yazının başı için bir önceki yazıyı okuyunuz.
Konser bitimi en az yarım saat boyunca biraz zoraki bir ayrılık yaşanmıştı çünkü mekânda arkadaşlar vardı, gerçi kendileri de henüz arkadaştılar ama daha önceki yazışmalardan birinde hikâyemizin kadın kahramanı "Aşkım" sözcügünü birkaç defa kullanmıştı.
Hem adab-ı muhaşeret hem de ortak geçmişler için onlara da görünmeleri gerekiyordu.
Derken genç kadın bizim delikanlıdan daha çabuk vedalaşma faslını bitirmiş kapunun önünde beklerken tuhaf bir şeyler oldu ve hava birden buz kesti, genç adam bu sahneyi görünce hemen oradaki diğer kişileri ekerek kız arkadaşının yanına koştu ve hiç kimseye aldırmadan hemen oradan birlikte karanlığın gizemine doğru uzaklaştılar. Kızılkaya'ya kadar biraz hızlı adımlarla gelmişlerdi, gecenin o saatında adam gibi açık olan belki de tek yer oraydı, her ne kadar sağında ve solunda başkaları bile olsa Kızılkaya'nın ıslağı diğerlerinden daha güzeldi her ikisi için de.
Islak yummilendikten sonra Cadde-i Kebir'e girdiler, o gece delikanlı için belki de fazla aydınlık geliyordu ortamlar.
Yol boyunca Tünel'in oraya kadar çeneleri hiç durmadi, birbirlerine çoçukluklarından bahsettiler, kâh sarılarak kâh uzaklaşarak tıpkı dans eder gibi paytak paytak yürüyebilmeğe çalışıyorlardı.
Tünel'deki durakta oturup geceyi bitirmeğe karar verdiler, saat ise Homelerine girmiş olmaları gereken saatın çok ilerisine gelmişti artık ve her ikisinin de ebebeyinlerine ne diyecekleri konusunda hiçbir şekilde en ufak fikirleri bile yoktu.
Durakta otururlarken konuları arkadaşlıklara gelmiş ve hayatlarının sonuna dek birbirlerinden kopmamağa söz vermişlerdi.
Artık neredeyse sabah ezanı okunma saatı geliyordu ve eve girmek zorundaydılar, genç adam bu anın bitmesini hiç istemiyordu ama mecburdu, genç kadın ise elini uzatıp delikanlının elini tutmasına izin vermişti. Genç adam için bu bir ilkti çünkü ilk defa bir karşı cinsin elini tutmağa muvaffak oluyordu.
Derken kadının homunun kapusuna çok yaklaşmışlardı, kadın ayrılırken genç adama yapmak istediğini sorduğunda hiç beklemediği bir hareket bulmuştu, çünkü delikanlı genç kadını tıpkı filimlerdeki gibi bir anda dudaklarından öpüvermişti.
Her ne kadar tam öpmeğe hazırlanırken telefon titremeğe başlasa bile delikanlı hiç aldırmamış ve ikinci öpücüğü de aynı yere yerleştirivermişti. Kadın ise çok şaşkındı, çünkü gerçekten hiç beklemiyordu bunu.
Ancak o kadar yazışmalardan ve şiirlerden sonra olayın boyutunun buraya varacağını da bilmesi gerekiyordu, çünkü kadın delikanlıya göre daha fazla tahsilli ve tecrübeliydi. Ancak bir atasözümüz tahsilin sadece cehâleti götürdüğünü ve eşekliğin ne kadar okunursa okunsun daima baki kalacağını söylerdi o zamanlar.
Günümüzde de aynı şekilde söyleyip söylemediğini inanın ben de bilmiyorum.