Bu Blogda Ara

Sayfalar

27 Mart 2019

Dünya Tiyatrolar Günü

Benim hayatımda tiyatro sahne tecrübem de vardır. Yani o sahne tozunu yutmuşumdur.
Bugün sizlere biraz tiyatrodan, yani o kutsal sahneden bahsetmek istiyorum.
Pek çoğumuz tiyatroya gitmişizdir, okuyucularım arasında tiyatroyla amatör ya da profesyonel olarak ilgilenenler de vardır.
Her şeyin tribünden göründüğü kadar kolay olmadığını söylemeliyim.
Evet arkadaşlarınızla bir piyes hazırlıyorsunuz, ama o piyesi izlemeye gelinceye kadar sahnedekilerin yaşadıklarını biliyor musunuz?


Hepiniz bilirsiniz: Tiyatro hayatın aynasıdır. Sevgi işidir, emek işidir, dayanışma işidir. Yeri geldi miydi özveri işidir, hâttâ güven işidir, tecrübe işidir.
Bilmeyenler ya da sağda solda konuşanlar için size biraz iç yüzünü anlatayım isterseniz, en azından hangi aşamalardan geçtiğimizi.
Önce okuma provalarıyla başlanır, yani düz okuma biçiminde.
Sonra tonlamalarla devam eder. Bu kısım bu aşamada atlansa bile bu sefer mizansenler kısmında daha da fazla yerleştirilmesi gerekir.


Sonra sıra sahne sahne piyesin irdelenmesine gelir. Eğer tonlama provasında bir eksiklik varsa bu seviyede tamamlanması gerekir. İrdelenirken sahnedeki hareketler de çalışılır, örnek olarak giren çıkan kişilerin en azından hangi taraftan girip çıkacağı gibi şeyler veya hangi lâfta nerede duracağına dair şeyler.


Bu kısmın süresi aşağı yukarı iki ay kadar sürebilir, özellikle de biz amatörler için. Çünkü bizler çalışırken aynı zamanda özel ve iş hayatımız da var, asıl mesleğimiz tiyatro değil.
Mizansenler tonlamalar ezberler oturup da düzenlemeler başladığı zaman bu sefer akıcı provalara geçilir, bunun da önce orta hızlı geçilir, yani günde bir perdenin tamamı gibi.


Bu esnada yavaş yavaş artık sahne kostümlerinin hazır olması gerekir.
Prova zamanları sahnelenmeye yakın zamanlar herkes rolünü ezberlediğinde tam bir takım olunur.
O kadar ki sahnede lâfını unutmak gibi bir yanılgıda bile bozuntuya vermeden devam ettirmek veya bir şekilde lâfını karşısındakine hatırlatabilmek gerçek anlamda bir hünerdir.
Her ne kadar seyircilerimiz oyunun ne olduğunu bilmeseler bile tecrübeli seyirciler bir yanlışı anlayabilirler bile.


İster amatör olsun ister profesyonel olsun, ister bütün piyes boyunca konuşuyor olsun isterse sahnede direk rolü olsun, tiyatroda rolün büyüğü küçüğü yoktur, artistin büyüğü küçüğü vardır.
Ben burada bir parantez açacağım, günümüzde bir hafta içinde dizinin bir bölümü çekiliyor, hâttâ bu bir bölümlük kısım yaklaşık bir sinema filmi uzunlukta.


Televizyon dizisi ya da sinema sahnesinde rol kesmek daha kolaydır, çünkü bunlar banttan yayın olduğu cihetle yönetmenin beğenmediği bir şey kayıtların birleştirilmesi esnasında çıkartılır ya da o sahneyi baştan oynatabilir.
Oysa tiyatro temsili esnasında böyle bir şans yoktur, tiyatro anlık bir sanattır, kısaca canlı yayındır. O anda doğru repliği verdin verdin, veremedin mi bütün piyesi mahvedebilirsin, ya da hatırlatması için ya suflörden ya da karşındakinden medet de umabilirsin.
Sahne heyecanı bambaşka bir şeydir.


Aslında bu yazımda bu kadar derinlere inmemin sebebi biz tiyatrocuların hayatlarından bir kesit sunmaktı.
Ancak bir piyesi ortaya çıkartmak için oyunculardan başka kişiler de mevcuttur sahne arkalarında.
Gerek suflör gerek sahne amiri gerek perdeci gerek ışıkçı gerek efektleri sağlayan kişi gerekse yönetmenin kendisi. Bunlar birkaç kişi de olabilir, tek bir kişi de olabilir, bu konu takımdakilerin yetenek ve becerilere göre değişkenlik gösterir.


Ne olursa olsun tiyatro bir aşktır. Hele de biz sahnedekiler için izleyenlerimizin alkışlarını duymak ve temsilden sonra yanlarımıza gelip bizleri olumlu veya olumsuz eleştirilerini dinleyebilmek de bir hünerdir.
Beğendirebildiysek ne mutlu bizlere.
Not: Bu yazımda sahnedeki bazı dönemleri anlatmama yardımcı olması için gerek televizyonda izlerken gerek yıllar sonra bile Türkiye Cümhûriyeti'nin çekip çekebileceği en güzel dizi olan ve benim de delikanlılık dönemi hayranı olduğum "Yedi Numara"nın kırkaltıncı bölümünden sahneleri sizinle paylaştım. Çünkü o bölümde bütün takım aslında kendi gerçek mesleklerini sergiliyorlardı.


Sonuç olarak, Dünya Tiyatrolar Günümüz hepimize kutlu olsun.
Ben buradan öncelikle aynı sahneyi paylaştığım bütün arkadaşlarıma, asistanlıklarını yaptığım yönetmenlerime, sonra bizleri izlemeye gelen tanıdığım veya tanışma fırsatını bulamadığım bütün izleyicilerime teşekkür ederim.
İyi ki varsınız canlarım sevgililerim.