Günümüz dünyasında bağzı sektörlerde çalışma gunlerinin dörde indirilebileceğine dair düşünceler kalıplarından çıkartılarak dile getirilmeğe başlanmakta.
Ancak geri kalan sektörler hâl-i hazırda haftalık kırkbeş saat olan yasal çalışma sınırından çok daha fazlası olan Cumartesi Günü'nü nasıl yapıp da çalışma haftasının içine tam gün olarak dâhil etse diye alénî olarak uyguluyorlar.
Banka gibi Okul gibi Resmi Dayre gibi Mâliye gibi Hastahane gibi Postahane gibi Adliye gibi bağzı kuruluşlarda çalışanlar ve işbu isyerlerinde günde sadece sekiz saatçik çalışanlar sanki çok çalışıyorlarmış gibi bu süreden de şikâyet etmekteler.
Oysa bizler kendilerinden daha erken saatta işimizin başına gidiyoruz ve onlardan çok dahs sonra işyerlerimizden çıkabilip evlerimize dönebiliyoruz.
Dahası tüm bu çalıştıklarımız ve harcadığımız saatlar görülmeyerek bu az çalışanlardan daha düşük maaşa tâlim edebiliyoruz.
Kısacası günde sekiz saatçiklik mesaiyi zulüm olarak gören ve her boka havlayan zümreye nazaran sesimiz soluğumuz çıkmadan ameleler gibi çalışan bize Haftalıklar bile doğru düzgün verilmiyor.
Dahası bu bahsettiğim sekiz saatçi olan zümreye yılda bir kocaman ay izin verilirken bizlere bir haftalık izin bile bir lütûf olarak sunuluyor.
Peki çalışkan vatandaşlarımız iki damlacık Deniz fasıllarını iskelet hâlimine gelimce mi temaşa edecekler veya artıkım götlerinin kılları ağardıktan sonra mı biraz olsun hayatın kalan günlerini yakalayabilmeğe çalışacaklar?