Bu Blogda Ara

Sayfalar

06 Aralık 2010

Tuzluyayım Da Kokma

Başlık da ne alaka?
Kesk-i Alaka.

Ama günümüzde malesef büfe zevat-ı kiram-ı aptaliyelerin sattıkları yiyeceklere "Israrla" tuzu boca etmelerinin sebebini anlamıyorum.
Hele ki günümüzde tuzun zararlarını bangır bangır gazeteler yazarken.
Tuz tüketiminin kan basıncını yükseltebiliceği ve bu yüksek basıncın da kalp krizi ve inme riskini arttırabiliceği doktorlar tarafından zaten hal-i hazırda malumdu, biliniyordu.
İngiliz Tıp Dergisi'nde yapılan bir çalışmaya göre bu bağlantı artık gerçek anlamda kanıtlandı.
Aynı çalışmada günlük tuz tüketiminin en fazla 5 (Yazıyla BEŞ) gram olması sağlığımızın korunması için yeterli olduğu da ortaya çıktı.
Çünkü yiyeceklerin içlerinde tuz hal-i hazırda kafi miktarda zaten mevcud.
Örnek mi?
Etin, sütün, yumurtanın, sebzenin içinde doğadan gelen mineraller içinde vücuda girmesi gereken miktarda tuz da var, çünkü tuz da doğada bulunan minerallerden birisidir.
Etler hazırlanırken tuz ile mumyalanır.

Bu konuyla ilgili de eski yazılardan birisinde yine sizlere dert yanmıştım. Fakat bu konu yeniden hortlamaya başlamakla kalmadı, resmen konu ölü olmasına rağmen şimdilerde diriltildi.

Buraya kadar okuduklarınız sağlıkla alakalı olan kısmı, bir de bu işin ağız tadı kısmı var.
Herkes tuzlu yemek zorunda değil.

Sevgili cemaat, siz siz olun, eğer büfeden aldıklarınıza büfeci sizin isteminiz dışında tuz atıyorsa sakın sattığını almayın, geri iade edin. Böylece öğrenir tuz kullanılmaması gerektiğini.
Cezası ne mi olmalı?
O sandeviçi bol tuzla kendisine yedirilmeli.
Zuhahahaha