Bu Blogda Ara

Sayfalar

29 Mayıs 2010

Eurovision – 29.5.2010 – Oslo - Norveç

Aslinda tarihteki en büyük zevkimdir Eurovision Şarkı Yarışmaları, yıllardır ola ki izlemeyecek olursam kendimde bir eksiklik hissederim.

Farklı ülkeler ve farklı kültürler arasında köprü olma amacını güden yarışmanın bu yıl düzenleme sırası Norveç'in Oslo kentindeydi … Genel olarak şarkılar güzel de olsa ikinci sırada yarışan İspanya'nın sahnesinde bir holiganın yarattığı kötülük geceye damgasını vurdu … Bunun üzerine şarkıların sonunda İspanyanın tekrar sahne almasına karar verildi, bu da Eurovision tarihinde ilk kez oluyor.

Jessy Matador'un seslendirdiği Fransa'nın şarkısı "Allez Ola Ole!" ve Paula Seling ve Ovi'nin seslendirdiği Romanya'nın şarkısı "Playing With Fire" bu yarışmanın gözde şarkıları olmaya aday.

Tabi bu arada bizim televizyondaki sayın Bülend Özveren Şov ve faciasını saymıyorum, çünkü laf aralarında Fenerbahçe'ye sokuşturduğu bazı istenmeyen laflar benim gibi tüm Fenerbahçelileri çileden çıkartmaya yetti de arttı bile.

Fenerbahçe ile dalga geçilmez, Fenerbahçe en büyüktür.

Zaten artıkım Allahın emri olan dost ve kardeş ülkelerin birbirlerine 12 puan vermelerine alışkınız, ama bu kadar da dile verilmez ki?

Örnek mi, işte karşınızda:

Yunanistan – Kıbrıs Rum Kesimi

İngiltere – Malta

Yugoslavya Cumhuriyetleri

Baltık Devletleri – İskandinavya

Türkiye – Azerbaycan

Tabi bu arada Türk vatandaşlarının yaşadıkları Avrupa memleketlerinden gelmeyen puanlara kızması da ayrı bir laf-ı güzaf, bunu fazlama konuşmaya değmez.

Biz bu sahneleri de çok gördük :-(

Gelelim zurnanın zırt dediği yere:

Eğer bir insan bir yarışma sunuyorsa tüm katılımcılara eşit mesafede durması lazımdır, birine fazla yaklaşması ötekini dışlaması ve onu küçük düşürmeye çalışması affedilemez bir hatadır.

Çünkü önce Yarı Final günü "Ermenistan, şarkısında ana vatana duyduğu özlemi anlatıyor, hangi ana vatansa artık" yorumunu ağzından kaçırması, Final Günü ise oy verme sırasında ekrana elinde "Apricot Stone" ile çıkan Ermenistanlı Sunucu meslektaşına karşı arkasından "O kayısı çekirdeğini kendi vatanına gömsün" diye talihsiz bir laf konuşması "IRKÇILIK" değil de nedir?

-Biri artıkım yarışma sunma ve terceme etme işini hakkaten bir başka arkadaşına versin, yoksa gelecek yılki yarışmayı bambaşka kanallardan izlemek zorunda kalacağım-

Kısacası, eğer Eurovision Şarkı Yarışması bir kültür buluşması ise burda böylesi ifadelerin ne işi var? Yok eğer bir siyaset yarışması ise müziğin burda ne işi var?

Yarışmanın puanlama sırasında bir arkadaşımla mektuplaşırken yazmıştım benim şahsi puanlamamı, huzurlarınızda paylaşıyorum, here are the results of Me, Myself and I Only:

Iceland (İzlanda) : 1 Point

Spain (İspanya) : 2 Points

Ukraine (Ukrayna) : 3 Points

Greece (Yunanistan) : 4 Points

Turkey (Türkiye) : 5 Points

France (Fransa) : 6 Points

Danemark (Danimarka) : 7 Points

Germany (Almanya) : 8 Points

Armenia (Ermenistan) : 10 Points

And Finally 12 Points go to

Romania (Romanya) : 12 Points

Puanlamada ne mi oldu?

Almanya 246 puanla uzak ara götürdü yarışmayı, hem de daha puan verecek beş ülke daha varken ilan etmişlerdi şampiyonluklarını uzun uzun yıllardan sonra … Nasıl bazıları Fenerbahçe'nin Türkiye Kupası kazandığını gör(e)mediyse, - ki ne zaman göreceğimiz de size bir itirafta bulunmam gerekirse hiç umudum yok – Alman halkı da Eurovision şampiyonluğu için yirmi üç yıl bekledi. Ne diyelim, hayırlısı olsun, güle güle kullansınlar, bir daha ne zaman olabilecekleri de meçhul, aynı Türkiye gibi.

- Hiç bir zaman kazanamaz deniliyordu bizim için, fakat 2003 yılında Sertap Erener tüm Avrupalı kalıpları ve kabukları kırarak bize bu büyük başarıyı kazandırdı, lakin hayatımda izleyemediğim tek Eurovision'a denk gelmesi hala içimde kalmış ve sonsuza kadar da kalacak olan bir ukdedir –

Sonuç olarak aslinda her şeyin harika olduğu bir Eurovision Şarkı Yarışmasını az önce geride bıraktık, aslinda sizin için bir de Eurovision Web-Sitesi yapsam mı diye düşünmüyor da değilim hani, bu fikrimin ince gülüne siz sevgili okuyucularım olarak ne dersiniz?

Sevdiğiniz gülün dikenlerine katlanır mısınız, yoksa o dikenleri kendi topraklarınıza mı dikersiniz, ya yoksa sayın Bülend Özveren'in dediği gibi dikenleri çekirdeğe çevirip gider başkalarının toprağına mı dikersiniz?

Ya da başkaları gelip de kayısı çekirdeklerini size dikmesinler diye topraklarınızın çevrelerini dikenli tellerle mi kapatırsınız?

Size bu sefer yarışmayı kazanan şarkının güftesiyle veda ediyorum, uzun zamandır size şarkı da yollamamışım sanırsam, bu da sizin için olsun, gelecek yıl Almanya'dan size yazabilmek ümidiyle inşallah :-))

Almanya'ya yirmiüç yıl sonra şampiyonluk getiren şarkı huzurlarınızda efenim:

Satellite

I went everywhere for you
I even did my hair for you
I bought new underwear, they're blue
And I wore 'em just the other day

Love, you know I'll fight for you
I left on the porch light for you
Whether you are sweet or cruel
I'm gonna love you either way

Love, oh, love, I gotta tell you how I feel about you
'Cause I, oh, I can't go a minute without your love
Like a satellite, I'm in an orbit all the way around you
And I would fall out into the night
Can't go a minute without your love

Love, I got it bad for you
I saved the best I have for you
You sometimes make me sad and blue
Wouldn't have it any other way

Love, my aim is straight and true
Cupid's arrow is just for you
I even painted my toe nails for you
I did it just the other day

Love, oh, love, I gotta tell you how I feel about you
'Cause I, oh, I can't go a minute without your love
Like a satellite I'm in an orbit all the way around you
And I would fall out into the night
Can't go a minute without your love
Oh, love, I gotta tell you how I feel about you
'Cause I, oh, I can't go a minute without your love

Where you go, I'll follow
You set the pace, we'll take it fast and slow
I'll follow in your way,
You got me, you got me
A force more powerful than gravity
It's physics, there's no escape

Love, my aim is straight and true
Cupid's arrow is just for you
I even painted my toe nails for you
I did it just the other day

Love, oh, love, I gotta tell you how I feel about you
'Cause I, oh, I can't go a minute without your love
Like a satellite I'm in orbit all the way around you
And I would fall out into the night
Can't go a minute without your
Love, oh, love, I gotta tell you how I feel about you
'Cause I, oh, I can't go a minute without your love
Love, love, love, love, love

Biraz da kazananları tanıyalım kanımca, çok gerilimli bir yazı oldu bu kez, ama size bu kadar gerilimi yaşatmaya hakkım yok, siz bizim için değerlisiniz, nereden anlayacaksınız ki o gece ırkçılık ve komşuluk kavramlarını birbirine karıştıranların gecesi olduğunu?

Şarkıyı seslendiren Lena Meyer Landrut 23 Mayıs 1991'de Almanya'nın Hannover kentinde doğdu. Almanya'nın henüz birleşmediği dönemde 1980 ile 1989 arasında Federal Almanya'nın Sovyetler Birliği Elçisi olan Andreas Meyer Landrut'un torunu olan Lena, beş yaşındayken dans dersleri almaya başladı.

Önce klasik bale sonra da modern dans çalışan Lena Meyer Landrut çeşitli TV kanallarında yayınlanan programlarda rol aldı. Daha sonra da müziğe yöneldi.
En son olarak da henüz on dokuz yaşında Almanya adına katıldığı Eurovision Şarkı Yarışmasını rekor bir puan farkıyla kazandı.