Bu Blogda Ara

Sayfalar

05 Mayıs 2007

Cadde-i Bağdad

Çocukluğumdan beri Bağdad Caddesi adlı yol benim için gizemlidir.
Çünkü koca İstanbul'un en güzel caddesidir.
İki yanında sıra sıra yaşlanmış ağaçları, şık binaları, medeni insanları, temiz kaldırımları, kızıl çam kokusu, toprağın rengi -kızıldır aslında, ama ortaya çıkarabilmek için biraz eşelemek gerekir-, lüküs semtleri, hâlâ ayakta kalabilmiş olan birkaç tane de olsa köşkleri, yeni yeni açılan restorantları, sarı renkli yeni model dolmuşları, İett ve İoaş Otobüsleri, artık sadece Bostancı'dan Kadıköy istikâmetine akan veya duran trafik ki şimdilerde yol bir şerit daraltıldı, kaldırım genişledi, kısacası bu mıntıka bir âlemdir.
Sözün kısası muhakkak gidip görmeniz gereken yerlerdendir.


Bir zamanlar burada defile bile yapıldığına dair güzel bir resim geldi huzurlarınıza.
İlerideki zamanlarda sizlere daha güzellerini yazmak da kısmet olsun isterim.
----
Bağdad Caddesi'nden Geçen İ.E.T.T Otobüsleri
----
4 : Kadıköy - Bostancı
4A : Kadıköy - Üst Bostancı
4C : Kadıköy - Erko Sitesi
16 : Kadıköy - Pendik
16D : Kadıköy - Yemek Sitesi
16Y : Kadıköy - Yakacık
114 : Beşiktaş - Bostancı
124 : Mecidiyeköy - Bostancı
125 : Yenikapı - Üst Bostancı
130 : Kadıköy - Tuzla
222 : Kadıköy - Pendik
ER2 : Kadıköy - Erenköy
GZ2 : Kadıköy - Göztepe
FB2 : Kadıköy - Fenerbahçe
----
Semtler veya Durak Adları
(Gidiş İstikâmetine Göre)
----
Ayrılış
Yıldızbakkal
Şükrü Saraçoğlu
Kızıltoprak
Ihlamur
Konak
Feneryolu
Selâmiçeşme
Çifte Havuzlar
Göztepe
Yeniyol
Santrâl
Caddebostan
Erenköy
Kantarcı
Çınardibi
Şaşkınbakkal
Şen Sokak
Suadiye
Çatalçeşme
Tan Sokak
Bostancı
----
Günün Şarkısı
----
Je T'aime
----
D'accord il existait d'autres façons de se quitter
Quelques éclats de verre auraient peut-être pu nousaider
Dans ce silence amer j'ai décidé de pardonner
Les erreurs qu'on peut faire à trop s'aimer

D'accord la petite fille en moi souvent te réclamait
Presque comme une mère tu me bordais me protégeais
Je t'ai volé ce sang qu'on aurait pas dû partager
À bout de mots de rêves je vais crier

Je t'aime Je t'aime
Comme un fou comme un soldat
Comme une star de cinéma
Je t'aime je t'aime
Comme un loup comme un roi
Comme un homme que je ne suis pas
Tu vois je t'aime comme ça

D'accord je t'ai confié tous mes sourires tous mes secrets
Même ceux dont seul un frère est le gardien inavoué
Dans cette maison de pierre satan nous regardait danser
J'ai tant voulu la guerre de corps qui se faisaient la paix

Je t'aime Je t'aime
Comme un fou comme un soldat
Comme une star de cinéma
Je t'aime je t'aime
Comme un loup comme un roi
Comme un homme que je ne suis pas
Tu vois je t'aime comme ça

(Elektro Gitar Solo)

Je t'aime Je t'aime
Comme un fou comme un soldat
Comme une star de cinéma
Je t'aime je t'aime
Comme un loup comme un roi
Comme un homme que je ne suis pas
Tu vois je t'aime comme ça
Tu vois je t'aime comme ça
----
Lara Fabian
1996

04 Mayıs 2007

Tuz

Kafamın takıldığı konulardan biri de Tuz'dur.
Evet, bildiğimiz tuz. Hani yemeklere katılan, sofralarımızın olmazsa olmazı zannettiğmiz.
Fakat tuzun fazlasının insan sağlığına çok zararlı olduğunu biliyor muydunuz? Mesela tansiyonu yüksek olanlar tuz yememelidirler. Çünkü tuz tansiyonu yükseltir ve bu da ani ölümlere neden olur.
Sonra tuz çok kuvvetli bir asittir, asit de uzun vadede mideyi çürütür. Bu konu da yerler buz tuttuğu zaman yere dökülen tuz misali sabittir. Çünkü tuz buzu eritip su haline çevirir.

Tüm bu zararlardan sonra benim sevgili büfecilere sormak istediğim Beş Milyon Puanlık Altın Sorum işte geliyor:
Büfelerde aldığımız sandeviçlerin içine bolca boca edilen tuzu sormadan atmasalar olmaz mı?
Yemek yerine tuz yiyoruz, biraz insaf. Bunun yaşlısı var, hastası var, tuzlu yemesi yasak olanı var.
Lütfen yani sevgili büfeciler, yemekleri tuzlarken biraz ölçülü olalım.
Çünkü Tuzun Azı Karar, Çoğu Zarar.
Aklınızın bir köşesinde bulunsun, benden söylemesi.

01 Mayıs 2007

Banliyö Trenlerindeki Gariplikler

Kaç zamandır yazacağım ve irdeleyeceğim bu konuyu, ama bugüne kadar kısmet olmadı maslesef, kısmet bugüneymiş.
Yakın bir zamanda İstanbul'daki banliyö tren hatlarının birleştirecek tünel yapılacağı için Devletin Anahat Trenleri Halkalı ve Gebze'den seferlerine başlayacak, Banliyö Trenleri de işlemeyecek. Bu bağlamda özellikle Sirkeci hattındakiler tamamen "Saldım Çayıra Mevlam Kayıra" vaziyetteler, hele 1955 ve 1962 model eskiden kalan 8000 serisi olanlar. Ne kapıları kapanır ne de pencereleri. Bir de olur olmaz zamanlarda kaloriferleri de yanması tutar. Mesela kışın en soğuk ve bumbuz gibi havada kalorifer yanmıyordu. O gün vagonda iki pencere açık kaldığı ve kapanmadığı için Sirkeci'den Yeşilköy'e kadar tir tir titreyerek geldik. Bir başka gün de -bu sefer de yaz sıcağı- hava zaten sıcak, yola çıktık, bir baktık kalorifer gürül gürül yanıyordu, ayaklarım yandı gelene kadar.
Bu trenlerin kapıları da bir başka alem, her istasyonda daha tren perona girmeden açılır, bizim istasyona gelince de aç açabilirsen. Tren taaa istasyonun ileri ucunda durabiliyor -sanki Halkalı yetmiyor, Ispartakule'ye gidecek- bir de geri yürü işin yoksa.
E tabi, kapılara asılan piçler olduğu sürece siz daha ne beklersiniz?
Bu piçlerin asılmasını önleyebilmek için bir fikrim var-dı bir zamanlar, -ki o da tek çare-, kapı önünde bulunan bir basamak var, onu kaldırmak. Ama Devletin Trenlerinin Görevlileri bu kadar basit bir çözümü düşünemedi yıllardır.
Bu piçler hattın gecekondu semtleri(*)nde oturan, kontrolün pek olmadığı istasyonlardan kaçak olarak perona giren, trene binmeyen (!) -binmek için trenin içine girmek gerekir- ağızlarından -lanet olası- sigara eksik olmayan, bitirim ayaklarına yatan, işi gücü pek olmayan avare tiplerdir.
Allahtan Haydarpaşa hattındaki 14000 serisi trenlerin kapı sistemi kökten değişti, artık orada böyle manzara yok, çünkü tren kapı açıkken gitmiyor.
"Bu mu Mustafa Kemal Atatürk'ün vatanı emanet ettiği gençlik?"
Nerdeyse her akşam rastladığımız bir kaç manzarayı kafanızda canlandırmaya çalıştım bugün, konuyu ilerki zamanlarda biraz daha deşeceğim, bana hatırlatın bunu.
Bir kondüktörün dediği gibi: "Devletin Treninin Tekerlekleri Bedavaya Dönmüyor!"
----
Günün Şarkısı
----
Kara Tren
----
Gözüm yolda gönlüm darda
Ya kendin gel ya da haber yolla
Duyarım yazmışsın iki satır mektup
Vermişsin trene halini unutup
-
Kara tren gecikir belki hiç gelmez
Dağlarda salınırda derdimi bilmez
Dumanın savurur halimi görmez
Kan dolar yüreğim gözyaşım dinmez
-
Yara bende derman sende
Ya kendin gel yada bana gel de
Duyarım yazmışsın iki satır mektup
Vermişsin trene halini unutup
-
Kara tren gecikir belki hiç gelmez
Dağlarda salınırda derdimi bilmez
Dumanın savurur halimi görmez
Kan dolar yüreğim gözyaşım dinmez
----
Yavuz Bingöl

(*) Gecekondu Semtleri : Kazlıçeşme, Zeytinburnu, Menekşe, Soğuksu, Kanarya, Halkalı

30 Nisan 2007

Bilumum Minimum Maximum

Günlerden Pazar, gavurlar azar-mış. Şimdi bugünkü yazımın başlığı neden böyle diye soracak olursanız, açıklıyıcam, okumamazlık etmezseniz sanırım anlayabileceksiniz.
Bugün hava güzel, yazdan borç alınmış bir gün, ama rüzgarlı, lodos tarafından. Bilumum insanoğlu cümbür cemaat sokakta ve elbette ki açık arazi arıyor ki havalanacak, en doğal hakkı. Minimum 19:30'a kadar sahiller insan kaynıyor. Ben de fırsat bu fırsat dedim, öğleden sonra halihazırda bir öküz -ona öküz demek öküzlere hakaret olur- tarafından bıçakla lastikleri delinmiş olan bisikletimi tamir ettirip sahile bir çıkiyim diye düşündüm. Kış dönemi malum-u aliniz, hava kötü, karanlık, yağmurlu falan filan feşmekan derken bizim bisiklet altı ay istirahatteydi. Ama iki ay ewel, -kim olduğunu bilmiyorum- yukardaki ökz, bizim evin alt katında park halinde bulunan bisikletimin lastiğini bıçaklamış! -Evin girişi de Yolgeçen Hanı mübarek!- Yapanı bilsem polise şikayet edecem ama ispatlayamıyorum ki malesef, ben de onu yukardakine havale ediyorum.
Benim için maximum zevktir bisikletle gezmek, bayağı da bir özlemişim doğrusu.
Bizim Yeşilköy Sahili aslında bisiklet binmeye bayağı müsait, bir de şu Çoriler olmasa ... Yolda yürümesini bilmeyen herkes gelmiş, bu bir şey değil, çocuklar da var, ben onlara endişeleniyorum asıl. Dikkatsizliklerinden ezilecekler, sonra kabahat bisiklette olacak.
Sözün kısası Bisiklet binmek kadar güzel bir spor yok, tavsiyem siz de bir bisiklet binin, hem gezer hem de spor olur size, bir zaman sorna zayıflamaya da başlarsınız.
Akşamüstü yada artık akşam diyelim, bir sürpriz yaptık kendimize, bizim genç çocuklarla bir de Basketbol çevirdik. Maksimum zevklerden biri de basketbol oynamak, elbette gırgırına.
Her ne kadar biraz hamlanmış da olsam, ben asıl bulunduğum ortamdan zevk almaya baktım, ne de olsa son kez bir basketbol müsabakasına çıktığımın üzerine en az on kocaman yıl geçmiş, basketbolu da özlemişim.
Günün Hadisesi
Basketbol
Yer : Okulun Bahçesi
Hakem : Arda
Bizim Taraf : Aykun, Chris, Aras, Ayk, Hayko
Rakip Taraf : Viken, Alex, Bedros, Ardem, Nazar
Ne mi oldu? 31 - 40 mağlup olduk tabi.
----
Günün Şarkısı
----
Wrong Impression
----
Calling out, calling out
Haven't you wondered
Why I'm always alone
When you're in my dreams
-
Calling out, calling out
Haven't you wondered
Why you're finding it hardjust looking at me
I want you
But I want you to understand
I need you
I love you
-
CHORUS
Didn't want to leave you with-the wrong impression
Didn't want to leave you with my-last confession(yeah)
Of love
Wasn't trying to pull you in the-wrong direction
All I wanna do is try to make-a connection(yeah)
Of love
-
Falling out, falling out
Have you ever wondered
If this was ever more than acrazy idea
-
Falling out, falling out
Have you ever wondered
What we could've been, if you'donly let me in
I want you
But I want you to understand
I miss you
I love you
-
CHORUS
-
Have you ever wondered?
I need youI love you
-
CHORUS(x2)
-
I didn't want to leave you there
I'm calling out
(yeah)
Wasn't trying to pull you in the wrong direction
Well I'm calling out (yeah)
Wasn't trying to pull you in the wrong direction
I'm calling out
----
Nathalie Imbruglia
White Lilies Island
2001